Everest Yayınları Açıkhava Serisi geçtiğimiz günlerde yirmi altıncı kitaba ulaştı. Yerli yabancı pek Fazla muharririn, şairin hikayelerinden, şiirlerinden oluşan bu kısa cep uzunluk kitaplar okurlarca çokça beğenildi. Lakin içlerinden biri bence başkalarından ayrı bir yerde duruyor. Selim İleri’nin yazdığı ‘C.S.’. “Sedef kakma sandıktan çıkan” ‘C.S.’, birinci Defa yayınlanan bir İleri anlatısı.
Peki bu nitekim bir anlatı mı, İleri de bundan pek emin değil.
“C.S.’nin öyküsüne başlamak için uğraşıyorum.
C.S.’nin kıssası mi, Aleni seçik karar veremiyorum. Yazacaklarım tahminen kıssa, tahminen izlenimler, duyuşlar. Tahminen ruh ikizliği, arayış. Anı-öykü, deneme-öykü. Kısa bir anlatı. Yazmak oyalantısı. Sait Faik’e nazaran ‘bir hırs’.”
Peki kim bu C.S.?
İlk başlarda tam olarak anlamıyoruz, sonra İleri’nin bunu bilerek gizlediğini düşünüyoruz lakin devam eden sayfalarda bize ‘Ömrümde Sükût’ kitabından bahsediyor İleri. Biz de C.S.’nin Cahit Sıtkı Tarancı olduğunu anlıyoruz. İleri de temel niyetinin şairi gizlemek olmadığını, yalnızca merak ettirmek için, sorulması için bu türlü yaptığını belirtiyor.
Kitabın başlarında İleri Aka bir melankolinin içinde olduğunu, kendisine “her şeyin uçurum kenarında kara, kararmış” göründüğünü yazıyor fakat asıl anlatmak istediğinin Öbür bir şey olduğu ortaya çıkıyor. O, C.S. ile kurduğu duygudaşlık üzerinden geçmişe, C.S.’nin hayatına bir nazar atıyor.
YALNIZ BİR ŞAİR
C.S. birinci şiirlerini yazıp fikrine Ehemmiyet verdiği birkaç beşere gönderiyor. Bunlardan biri de Nurullah Ataç. Ataç şiirleri hiç mi hiç beğenmiyor. Yeteneğiniz yok, boş yere uğraşmayın, Çabucak vazgeçin, gibisinden bir yanıt veriyor.
C.S.’yi bu istikamette destekleyen birinci şahıs Peyami Safa oluyor. (Tabii Peyami Safa’nın ismi da Peyami Safa değil. “Yalnızız romancısı”.) C.S. ile Safa’nın ahbaplığı kitapta çokça işleniyor. Hem yeterlisi hem kötüsüyle. Çünkü Safa’nın sosyalizm düşmanlığı, periyodun pek Fazla müellifi, şairiyle olduğu üzere C.S. ile de ortasına giriyor. On beş yıllık dostluk böylelikle nihayete eriyor. Safa, köşe yazılarında takındığı saldırgan tutumuna Karşın C.S.’nin vefatının akabinde bir yazma yazıyor yazmasına, lakin şürekâsı devreye girip Safa’yı ayıplıyorlar. O da yanlış anlamayın deyip, on beş yıllık eski bir arkadaş için, diye İzah yapıyor.
Kitabı okurken, İleri’nin söylediği “YALNIZLIĞIMIZ bu kırık hikayenin ismi olabilir…” cümlesi daha bir mana kazanıyor bu türlü olunca. Çünkü kitapta C.S.’nin ne derece yalnız, ne derece kendi halinde olduğunu Türlü örneklerle okuyoruz.
NÂZIM’LA YAŞANAN ANLAŞMAZLIK
Sonra C.S. ve Z.O.S. (Ziya Osman Saba) ortasında gençliklerinden itibaren başlayan dostluğa geliyor sıra. İleri, Türlü tanıklıkları da işin içine katarak bu iki şairin Baudelaire’den ne derece etkilendiklerine ve kendi şiirlerini oluşturma süreçlerine değiniyor. Bu Vakit zarfında da C.S.’nin olmayan aşklarına yazdığı şiirlerden bahsediyor.
C.S., Selim İleri, 56 syf. Everest Yayınları, 2022. C.S.’nin, N. Hanım’la yaptığı kısa evliliğinden sonra, onun yanında yanlışsız düzgün birini gören olmuyor. C.S. bekâr odasıyla meyhaneler ortasında kaç dostluk, kaç hüzün, kaç Sevinç içinde yaşarken şiirini de hayli bir geliştiriyor. O denli ki Ataç’ı vaktiyle söylediklerinden Geri çevirip, Tanpınar, Attilâ İlhan üzere Kıymetli isimlerin övgülerini alıyor.
Hatta Attilâ İlhan “Düşten Güzel” için Olumsuz şeyler söylemesine rağmen, yıllar sonra İleri’ye, “Artık C.S. Beyefendi üzere banka memuresi için, postacı için, otobüs sürücüsü için şiir yazılmıyor. Bu ne kayıptır bilir misin!” diyor.
İleri, Nâzım’la C.S.’nin yaşadığı bir uyuşmazlıktan da bahsediyor. Dahası bu bir kırgınlık. Nâzım tutuklanıp Bursa’ya götürüldüğünde C.S. içine sindiremiyor bunu. “Bir Şey” isimli şiirinde söyle yazıyor:
II.
Bir şey daha Mevcut Yürek acısı
Utandırır insanı düşündürür
Öylesine Öbür bir kalp ağrısı
Alır beni ta Bursa’ya götürür
Yeşil Bursa’da konuk bir Tuhaf kuş
Otur denmiş oracıkta oturmuş
Ta yüreğinden bir türkü tutturmuş
Ne hoş şey dünyada özgür olmak hür
Benerci Jokond Varan Üç Bedrettin
Hey kahpe felek ne oyunlar ettin
En yavuz evlâdı bu memleketin
Nâzım ağabey mahpuslarda çürür
Ne Mevcut ki Nâzım bu şiiri okuyunca Fazla sonlanıyor. C.S.’nin Üzücü bir niyeti olmadığı biliyor bilmesine, ancak kendisini aciz, zavallı gösterdiği için C.S.’ye çıkışıyor. Sonra da buna karşılık “Yatar Bursa Kalesinde”yi yazıyor:
YATAR BURSA KALESİNDE
Sevdalınız komünisttir,
on yıldan beri mahpustur,
yatar Bursa kalesinde.
Hapis ammâ, zincirini kırmış yatar,
en âlâ mertebeye ermiş yatar,
yatar Bursa kalesinde.
Memleket toprağındadır kökü,
Bedreddin üzere taşır yükü,
yatar Bursa kalesinde.
Yüreği delinip batmadan,
şarkısı tükenip bitmeden,
cennetini kaybetmeden,
yatar Bursa kalesinde.
‘BENİM DE ÇİZİLMİŞ BİR MEFKÛREM VARDIR’
Bu kitap bir biyografi kitabı değil. İleri’nin C.S. ile kurduğu duygudaşlığı üzerinden, yazın tarihimize, mektuplara ve tanıklıklara uzanan bir anlatı. Birinci Defa yayınlanması hasebiyle de başkaya değerli.
Aslında İleri’nin C.S. ile kurduğu bir duygudaşlık örneği daha var. 2010’da bir edebi İcat kapsamında Z.O.S. imzasıyla C.S.’ye bir name yazıyor İleri. C.S.’nin ona olan mektupları vaktiyle basıldığı, ancak Z.O.S.’un mektupları ortalıkta olmadığı için düşünülen bir projeydi bu. Kitabın sonunda bu mektuba da yer veriyor İleri.
Ancak İleri’nin genç yaşında radyodayken Tesadüf ettiği ve müelliflik yapmak istemesine Sebep olan bir name daha var. C.S., babasına yazdığı bu mektupta şöyle diyor:
“Babacığım, hayatta muvaffakiyet yalnız aç kalmamakta değildir. Asıl muvaffakiyet göçüp gittikten sonra gerisinde bir eser bırakmaktadır. Bu yapıtı meydana getirmek için saadeti memnu telâkki etmeli. Benim de çizilmiş bir mefkûrem vardır. Ben, her şeyden evvel yaşamış olduğuma kanıt olmak için bir eser meydana getireceğim.”
‘C.S.’, kısacık, lakin Fazla etkileyici bir kitap. Tıpkı C.S.’nin kendisi üzere…
Yorum Yok